باب: النميمة
من الكبائر.
49. NEMiME (Koğuculuk) BÜYÜK GÜNAHLARDANDIR
حدثنا ابن
سلام: أخبرنا
عبيدة بن حميد
أبو عبد
الرحمن، عن
منصور، عن
مجاهد، عن ابن
عباس قال:
خرج
النبي صلى
الله عليه
وسلم من بعض
حيطان المدينة،
فسمع صوت
إنسانين
يعذبان في
قبورهما،
فقال: (يعذبان،
وما يعذبان في
كبير، وإنه
لكبير، كان
أحدهما لا
يستتر من
البول، وكان
الآخر يمشي
بالنميمة). ثم
دعا بجريدة
فكسرها
بكسرتين أو
ثنتين، فجعل
كسرة في قبر
هذا، وكسرة في
قبر هذا، فقال:
(لعله يخفف
عنهما ما لم
ييبسا).
[-6055-] İbn Abbas'tan, dedi ki: "Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Medine'deki hurma bahçelerinin birisinden çıktı. Kabirlerinde
azap görmekte olan iki kişinin seslerini işitti. Bunun üzerine:
Bunlar azap görüyorlar ama (size göre) büyük bir günah sebebiyle
azap görmüyorlar. Oysa aslında o büyük bir günahtır. Çünkü onlardan birisi
küçük abdestinden kendisini korumuyordu, diğeri ise insanlar arasında laf
taşırdı, buyurdu.
Daha sonra taze bir hurma dalının getirilmesini istedi. Onu iki
parçaya kırdı ve bir parçayı bunun kabri üzerine, diğerini de öbürünün kabri
üzerine dikti, sonra da: Bu dal parçaları kurumadığı sürece azaplarının
hafifletilmesi ümit edilir, buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Nemıme büyük günahlardandır." Buna dair açıklamalar
daha önce Taharet bölümünde geçmiş bulunmaktadır.
Gıybet ile nemfme {koğuculuk} arasındaki ilişkiye daİr İnce bir
nükte: Bazıları bu iki haslet arasında ortak bir ilişki olduğunu belirtmiştir.
O da şudur:
Berzah, ahiretin mukaddimesidir. Kıyamet gününde Allah'ın hakları
arasından hüküm verilecek ilk husus namaz, kulların haklarından ilk husus ise
kan ile ilgili haklar olacaktır. Namazın anahtarı hadesten ve necasetten
temizliktir. Kan ile ilgili hakların anahtarı ise, gıybet ve insanlar arasında
nemıme yapmaktır (yani koğuculuk yaparak laf götürüp getirmektir). Bu sebeple
de kanların dökülmesine sebep teşkil eden fitnelerin, karışıklıkların yayılması
sözkonusu olur.
باب: ما يكره
من النميمة.
50. NEMiME'NİN (Koğuculuğun) MEKRUH OLUŞU
وقوله: {هماز
مشاء بنميم}
/القلم: 11/. {ويل
لكل همزة
لمزة} /الهمزة: 1/:
يهمز ويلمز:
يعيب.
Ve Allah Teala'nın: "Ayıplayıp duran, onun bunun sözünü
taşıyan ... "(Kalem, 11); "insanları arkadan çekiştiren, yüzlerine
karşı alay eden her kişinin vay haline ... "(Humeze, 1) buyrukları
Yehmizu, yelmizu ve ya'l'bu fiilleri hep aynı manadadır.
حدثنا أبو
نعيم: حدثنا
سفيان، عن
منصور، عن إبراهيم،
عن همَّام
قال: كنا مع
حذيفة، فقيل
له: إن رجلاً
يرفع الحديث
إلى عثمان،
فقال حذيفة:
سمعت
النبي صلى
الله عليه
وسلم يقول: (لا
يدخل الجنة
قتات).
[-6056-] Hemmam'dan, dedi ki: "Biz Huzeyfe ile
birlikte idik. Ona: Bir adam var ki Osman'a söz götürüyor, denildi. Huzeyfe:
Ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i: Cennete koğuculuk yapan
hiçbir kimse giremez, buyururken dinledim, dedi."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Neml'menin (laf taşıyıcılığın) mekruh oluşu". Buhari
bu başlık ile fesad çıkarmak ciheti ile aktarılan birtakım sözlerin -mesela,
hakkında konuşulan kimsenin kafir olması halinde olduğu gibi- caiz olacağına
işaret etmiş gibidir. Nitekim kafirler ülkesinde tecessüs ve onlara zarar
verecek bilgileri aktarmak da caizdir.
"Yüce Allah'ın: "Ayıplayıp duran, onun bunu sözünü
taşıyan."Sl buyruğu" Rağıb der ki: İnsanı hemzetmek, onun gıybetini
yapmaktır. Nemm etmek (neml'me, koğuculuk yapmak) ise sözü taşıyıp götürmek
suretiyle açıklamaktır. Neml'menin asıl anlamı sessizce fısıldamak ve hareket
etmek demektir. Humeze ise hemz işini (gıybet işini) çokça yapan kimseye denir.
Lümeze de böyledir. Çünkü lemz, kusurların peşine düşüp onları açığa çıkarmak
için araştırmaktır.
el-Gazzall' özetle şunları söyler: Kendisine başkasının
söylediği sözler getirilen kimsenin, bu sözü getireni doğrulamaması ve
kendisinden bu sözlerin aktarıldığı kimse hakkında bunları söylediğini
düşünmemesi, kendisine aktarılanların gerçek olup olmadığını araştırmaması, o
sözü getiren kimseye bu işten vazgeçmesini söylemesi, yaptığı işi çirkin
görmesi, vazgeçmediği takdirde ona buğzetmesi, laf getiren kimsenin bu yaptığı
şeyin bir benzerini kendisi için uygun görmeyip kendisi de o laf getiren
hakkında laf taşıyarak nemi me yapan kişi olmaması gerekir.
Nevevi der ki: Bütün bu hususlar, o sözün aktarılmasında şer'i
bir masIahat bulunmaması halinde böyledir. Aksi takdirde (yani şer'i bir
masıahat varsa) nemime müstehap ya da vaciptir. Bir kimsenin, bir başkasının
haksız yere bir kişiye eziyet vermek istediğini öğrenip de o kişiyi kendisine
eziyet vermek isteyene karşı uyarması gibi ... Aynı şekilde imama yahut kamu
sorumluluğu bulunan kimseye onun vekilinin yaptığı uygulamayı haber vermesi
gibi hususlar da yasaklanmış değildir.
باب: قول الله
تعالى:
{واجتنبوا قول
الزور} /الحج:30/.
51. ALLAH TEALA'NIN: "VE YALAN SÖYLEMEKTEN DE
KAÇININ."(Hacc, 30) BUYRUĞU
حدثنا أحمد
بن يونس:
حدثنا ابن أبي
ذئب، عن المقبري،
عن أبيه، عن
أبي هريرة،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (من
لم يدع قول
الزور والعمل
به والجهل،
فليس لله حاجة
أن يدع طعامه وشرابه).
قال أحمد:
أفهمني رجل
إسناده.
[-6057-] Ebu Hureyre'den rivayete göre Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Kim yalan (zur) sözü, gereğince amel etmeyi ve cahilliği
bırakmayacak olursa yüce Allah'ın da onun yemesini, içmesini bırakmasına
ihtiyacı yoktur."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Yüce Allah'ın: "Yalan sözden uzak durun"
buyruğu." er-Rağıb der ki: ez-Zur, yalan demektir. Ona bu adın veriliş
sebebi, haktan meyletmiş (sapmış) olmasıdır. Ze harfi fethalı olarak
"ez-zevr" ise meyletmek (sapmak) demektir.
Bu başlık, aslında nemime ile nakledilen sözün doğru ya da yalan
olmaktan daha genelolması sebebiyle (nemıme sözün yalan olması dolayısıyla)
daha çirkin olduğunu anlatmak içindir. Başlıktaki bu hadis, Oruç bölümünün baş
taraflarında (1903.hadiste) geçmiş bulunmaktadır.
İbnu't-Tın dedi ki: Hadisin zahiri ne göre oruçlu iken gıybet
yapan bir kimsenin orucu bozulmuş olur. Seleften kimi ilim adamları da bu
kanaattedir. Cumhurun kanaati ise bunun aksinedir. Ama hadisin anlamı şudur:
Gıybet büyük günahlardandır ve kişinin tuttuğu orucun mükafatı, gıybetin
günahını karşılamaya yeterli değildir. Bu sebeple o, oruç tutmamış kişi
hükmündedir.
Derim ki: Onun bu sözleri tartışılır. Çünkü başlıktaki hadiste
gıybetten söz edilmemektedir. Onda sadece yalan söz, o söz gereğince amel ve
cahillik sözkonusu edilmiştir. Bununla birlikte bütün bu hususlar ile ilgili
hüküm ve tevil, onun işaret ettiği nokta ile ilgilidir. Doğrusunu en iyi bilen
Allah'tır.
Hadisteki "Allah'ın ona ihtiyacı yoktur" ifadesi,
orucun kabul edilmeyeceğinin mecazı bir ifadesidir.